top of page

biri benden uçakla gitmiş olmalı

  • Yazarın fotoğrafı: Ferhan Tutaşer
    Ferhan Tutaşer
  • 8 Şub 2019
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 26 Ağu 2020

Duyuyor musun obis…

Her şey annemin, gelince hangi yemeği bulmak istediğimi sormasıyla başladı sanırım. Arada başka bir şey hatırlamıyorum, kendimi hava alanında buldum. Bekleme bölümünde yerden göğe kadarki pencerelerin öte tarafında, yerdeki yakınlı uzaklı uçaklara bakarken babamın yolculuklarla ilgili dediği bir şey hatırladım aniden: 'hiçbir hikayesi olmasa da, tren yolculuğu uğurlaması insanı hüzünlendirir.' Oysa dışarda, gördüğüm bu uçaklarda farklı bir hava görüyordum.  ve ''biri benden uçakla gitmiş olmalı''  dedim içimden. Bence en hüzünlü yolculuk uçakla yapılandır. Çünkü çok hızlı uzaklaşır, çok uzağa gider ve arkasında iz bırakmaz… Biliyorum, ‘o uçak bir yere  varmıyor  mu ki’ diyesi geliyor insanın, ‘neden bir tek uzaklaşıyor olsun?’ Yok yok, her yolculukta sadece gidilir, varan herkes de arkaya bakar.

Uçaklardan birine aldılar bizi. Hava soğuk ve yağmurlu olacak kadar da kapalı. F koltuğundayım; şaşırmıyorum. Sanırım başım cama yaslanacak.  Başta bu iyi bir şeymiş gibi hissetsem de havalanınca altımda kalan binalarda mahallemin yakınlarını seçebildiğim an… Üzüldüm birden işte. Nasıl da seni atmaya başladı kalbim obis. Artık bir yere gitmek istemiyormuşum meğer. Derken bulutların üzerine çıkmak üzereydik. Uykuluydum, hayal meyal hatırlıyorum bu anı, her yer bembeyaz oldu. Kış gelince güneş bir yerlere gitti sanıyor insan ama bulutların üzerine çıkınca, aman Yarabbim! Her taraf masvavi. Anladım ki bulut aslında sabır demekti. Güneş hep orda, sadece beklemek gerek idi. Doğuya gidiyordum ama güneş erken batacaktı. Olsun, senden uzaklaşıp güne doğru gitseydim affetmezdim kendimi ama ışıkta kalan sendin en azından, bu beni toparladı biraz. Böyle böyle uçtuk haritaların üzerinden. Kaç kere doğdum, kaç kere yaşlandım o arada.  Yanımdaki koltuk boş, alt taraf pamuk gibi hep, her taraf pırıl pırıl. Bu sessizlik bir şeylere gebe, belli. Zaman eğilip bükülmez de tekrara düşmez isem yeni yollar bulacağım, belki de seni bulacağım. İçim çok dolu. Nasıl ağlıyorum, nasıl ağlıyorum  ama nasıl; kemer ikaz ışıkları yandı yanacak… Kabin görevlilerinden biriyle göz göze geliyoruz. Ona söylemek istediğim bir şey olup olmadığını sorar gibi hayli kibar, tebessüm ediyor. İyi de ben ona içimdekileri nasıl söylerim obis.

Sen benden kendimi götürdün, haberin olsun. Neyse. İnişe geçiyormuşuz.


*


Duyuyor musun obis.

Ne olursa olsun insana kendini geri veren yine celladıdır. Dönüyorum, sana doğru. Gidiyor muyum geliyor muyum emin değilim. F sırasındayım; şaşırmıyorum. Hava güneşli. Ne olacak bilmiyorum yine, hesap yapamıyorum. Bütün yolcular geçen seferkiyle birbirine benziyor, hep öyle olur zaten. Yine bir meskûn mahal aşağıda kaldı. Belli ki bir yerleri mesken tutmuş birileri var, ne mutlu onlara. "Bekleme yapma!" anonslarına rağmen başka çarem yok, duruyorum öyle. Bazen gidebilinecek bir yer kalmıyor, çok gördüm BARK YAPILMAZ yazısını. Nereye gidersem gideyim kendimleyim. İnsan kendine gelir, kendinden geçer, hatta kendini kayıp da eder ama kendinden gidemezmiş. Kaç çatı, kim bilir kaç hikaye kaldı aşağıda. Artık geç kalmak üzere olsam da beni beklediğini hissettiğim şeyler var. İçim çok dolu. Gözyaşlarımı nasıl siliyorum ama nasıl. Kemer ikaz ışıkları söndü sönecek. Kabin görevlilerinden biriyle göz göze geliyoruz. Ona söylemek istediğim bir şey mi var diye sorar gibi tebessüm ediyor. İyi de ben ona içimdekileri nasıl söylerim obis. Biliyor musun yandaki koltuk yine boş. ve içimden yine aynı cümle geçiyor...

Sen benim anneme evlat acısı verdin obis, haberin olsun. Neyse. İnişe geçiyormuşuz.

Comments


20200626_140929_edited.jpg
  • White Instagram Icon
  • White Twitter Icon
  • White Pinterest Icon
  • Beyaz YouTube Simgesi

© 2017

bottom of page